Gönülsüz yenen aş ya karın ağrıtır ya da baş. 
Türkiye, genç nüfus oranı bakımından hatırı sayılır bir öneme sahiptir. Genç nüfusumuz Avrupa'daki pek çok ülkenin nüfusundan fazladır. 2021 verilerine göre 19 milyon öğrenci zorunlu eğitim kapsamında öğrenim görmektedir. İş böyle olunca insanın aklına deli sorular gelmiyor değil. 

Eğitim en pahalı yatırımdır. Geri dönütleri de gerçekten çok zaman alır. Dünyanın gıpta ile baktığı Türkiye'deki bu genç nüfusu, nasıl olur da  bizler göz ardı edip yanlış eğitim politikaları ile üretecek bir nesilden tüketecek bir nesile dönüştürmeyi başarıyoruz, hâlâ anlamış değilim. Batının  dayatması olan bu eğitim politikaları sonucunda "Z Kuşağı" diye adlandırılan bir nesil ortaya çıkartma  gayeleri o kadar  açıktır ki bunu görmemek için insanın kör olması gerekir, diye düşünüyorum. Bu noktada yapılması gerekenler olarak şunları sıralayabiliriz. 
Öncelikle 12 yıllık  zorunlu eğitimden vazgeçmeliyiz. Bunun yerine beş yıl süren temel eğitim uygulamasına geçmeliyiz. Bu süreçte  çocuklara:
* Okuma-yazma becerisi
 * Okuduğunu anlama ve yorumlayabilme becerisi
  * Değerler eğitimi
  * Dört işlem becerisi
 verilerek çocukları hayata hazırlayıp, psikomotor becerilerinin gelişimine katkı sağlayacak oyunlar ve etkinlikler yapma fırsatı ile bu süreci tamamlayıp, temel eğitim uygulamasından mezun etmeliyiz. 

Howard Gardner'in "Çoklu Zeka Kuramı" baz alınarak çocukların sahip olduğu ilgi ve  istidatlarını belirlemeliyiz. Bu fikrin ışığında fiziksel becerisi olan çocukları mesleki ortaokullara, bilişsel-görsel zekaya sahip olanları da proje okullarına yönlendirip  kaliteli bir eğitimle bir üst öğretime devamını  sağlamalıyız. Bu şekilde aydın yarınlar inşaa edebiliriz. 

Bu ülkenin her meslek grubundan  gerçek mânâda kalifiyeli elemana ihtiyacı vardır.
 Günlük yaşamımızda kullandığımız, ihtiyaç gördügümüz 100 elementin 70'ini ithal eden bir ülke olduğumuzu düşünürsek çekirdekten yetme mesleki ortaokullarda yetişen kalifiyeli elamanlar sayesinde bakım, onarım tamir ve tadilat çalışmaları ile birçok malzemenin ithalatına gerek kalmayacak ve ülke dışına para çıkmayacağı için de ekonomik anlamda da  gözle görülür bir iyileşme sağlanacaktır. Ayrıca egitim için  ayrılan bütçeyi  de düşünürsek gerçek manada çok afaki rakamlar olduğunu görürüz. Eğer ki bizler yukarıda belirttiğim hususları göz ardı ederek görmezden gelir ve bu süreci dogru kullanmazsak yarın çok geç kalmış olabiliriz.